2012

“DÜŞ ÇOCUK, GERÇEK ÇOCUK”, “DÜŞ MÜ GERÇEK Mİ?”

Düş, her yaşta kurulur, belki de en yoğun olarak çocuk ve gençlik yıllarında. Düş, gerçeğin kaynağı ve başlangıcıdır. Gerçek olmayan ama çoğu zaman gerçekleşmesi istenen bir umuttur düş. Gerçek düşten, düş gerçekten beslenir. Çocuk düşleriyle keşfeder, hayatına yön verir ve kendi dünyasını kurmaya başlar. Yaratmanın temelinde her zaman düş vardır.

İlk çocukluk yıllarında düş ve gerçek arasındaki sınır belirsizdir, ancak yaş ilerledikçe sınırlar belirginleşmeye başlar ve düş kenara itilen bir olgu olma tehlikesi yaşar.

Havada uçan bir çaydanlık görseniz şaşırırdınız değil mi? Bütün yetişkinler şaşırırdı böyle bir olay karşısında. Zaten sihirbazlar, gerçeklik algısını şaşırtmak için var olurlar. Sihirbazlara en çok çocuklar güler. Zaman zaman yetişkinlerin de gülümsediği görülür. Çocuk çok daha farklı bir niyetle, çaydanlığın havada uçmayacağını düşündüğünden değil, sınır koymadan, herhangi bir şeyin olabileceğine, olasılıklara karşı açık olmasından dolayı gülüyordur.

Günümüzde çocuklar hangi düşleri kuruyor, kendilerini nasıl görüyorlar? Düşleri neye benziyor? Düş ve gerçek birbirinden ayrılmaz bir ikili midir? Düş gerçeğin başlangıcı mıdır? Düşler gerçeğe dönüşür mü? Gerçek düşten mi beslenir? Bazı düşlerin sadece aklımızda saklı olarak kalmasını mı isteriz? Düş kurmaya gereksinim var mıdır? Düşlerimiz yaşantımızı zenginleştirerek özgürleştirir mi?

“Düş mü, Gerçek mi?” kavramını özgürce yorumlamak, çocuk ve gençlerimizin yaratıcı düşlerinin ellerinde…